Montag, 31. Mai 2010
Samstag, 22. Mai 2010
Mittwoch, 19. Mai 2010
Saklambaç...
Bazen öylesine göz önünden kaybolmak isterim.
Saklanmak isterim,
köşe bucak...
Bilinmemek isterim,
ne bu diyarda ne düşlerde…
Bazen öylesine yok olmak isterim.
Hiç var olmamış gibi, yersiz yurtsuzmuşum gibi…
Bir tek ben bilmek isterim yerimi,hatta ben bile bilememek…
Tekrar çocukluğuma dönüp saklambaç oynamak isterim,
iyi seçip yerimi, hiç ses seda çıkarmadan izlemek arandığımı.
Küçülüp, büzüldüğüm yerden gülücükler saçmak gökyüzüne, sırrımı gökyüzüyle paylaşmak...
Bazen öylesine dalmak isterim o gülücüklere,
dalıp da kaybolmak…
Keşkeler birikir düşlerimde,
dönüşüm olmasa bundan böyle.
Sessizlikte kaybolsam asırlar boyu,
çözülse varlığın kelepçeleri üzerimden,
iz bırakmaktan kurtulsa ayaklarım, yankılanmaktan kurtulsa sesim…
Kaybolsam,
bazen öylesine kaybolsam…
~birgecevaktiydi~
Sonntag, 16. Mai 2010
Nazlı yaz...
Photo by PORG |
Karşı çatının oluğuna bir güvercin oturmuş.
Ben ona bakıyorum, o bana...
Güvercinlerin akıl yetenekleri hakkında hiçbir bilgim olmamasına rağmen,
şuan güvercinle aynı şeyi düşündüğümüzü
düşünmekden alamıyorum kendimi.
Grilikten bunaldık artık! Kışın uzatmaya kalmış, baharında gecikmişti zaten... Nazlanmayı bırakıpda gelsen diyoruz??
Sitem etmedik ama!
Sadece teklif, dimi güvercin?
...
-.-
uçmuş hain...
Samstag, 15. Mai 2010
Babam ve ben...
...Onun adımları büyük ve sakin, ben ise saçma sapan bir telaşe içinde, birbirimize yaklaşırız.
Ona söylemek üzere cümleler birikir ağzımda, sanki dudaklarımı aralasam harfler yere saçılacak.
Sabahın en erken saatlerinde bulutları, güneşi ve parmaklarımı birbirine düğümlemeyi unutmadığımı söylemeliyim mesela ona.
Bununla beraber, tam yüz yıldır ruhsuz yaşayan bir bedene sahib olduğumu.
Ve tüm bunları öğrendikten sonra en son duyması gerekeni:
Gökyüzünden kopan bir pervane olmak istiyorum.
Kollarımı rüzgara verip, saçlarımla kuşlara eşlik etmek.
Başımı durmadan göğe kaldırmak geçiyor içimden.
Gözlerimle bulutları süzüp, tüm gri renkleri filtrelemek.
Önyargısız olmaya çalışıyorum kendime karşı.
Fakat korkarım ki, zaman ve ben, sorunlar yaşıyoruz birbirimizden habersiz.
Işte bu yüzden olmam gerektiği gibi değilim baba!
Lakin bizi aynı hizaya getiren adımla beraber, çağın en suskun insanı ben olurum.
Babam kırmızı ışığa tekrar yakalanmamak için aceleyle bir kaç soru sorar.
Tüm cevapları birbirine karıştırırım. Yürümeye devam etmeliyim.
Işte o zaman, hakikatte, dilimi gökyüzüne düğümlediğimi daha iyi anlarım.
Anlarım, üstünden geçtiğimiz tüm taşların neden bu kadar sabırlı olduğunu...
Bir dahaki sefere baba, bir dahaki karşılaşmamızda sana çok uzun bir hikaye anlatacağım!
Sümeyye Dogan, Sabah ülkesi"Babam ve Ben"
Was duftet so schön?
Lieber Herr M.,
nach mir bislang unerklärlicher, jahrelanger Bewunderung
eines unter ihrer Autorenschaft stehenden Satzes freut es mich nun ihnen mitteilen zu
können: ist angekommen… und weht und
weht um mich herum...
"Aber
da lag noch ein anderer Geruch in der Luft. Der Geruch von Feuern, die in der
Ferne brennen mit einem Hauch Zimt darin - so riecht das Abenteuer!"
Abonnieren
Posts (Atom)