Dienstag, 22. Dezember 2015

Senden Önce Ben

Son yıllarda roman'dan çok deneme veya inceleme kitaplarına yöneldiğimden, arada şöyle su gibi giden, farklı karakterlere ve ruh hallerine dalabileceğim bir romanı özlemiyor değilim. Yine özlemiştim ki Jojo Mojes tarafından yazılmış bir kitap geçti elime. Daha doğrusu içeriği hakkında bilgi edinmeden sipariş verdim. Türkçe'ye tercüme edilmiş kitapları şimdiye kadar fazla okumadım. Bu yüzden kitabın uslübu hoşuma gitmeyeceğinden endişeleniyordum ama yabancı yerlerin ve isimlerin geçmesi beklediğim kadar rahatsız etmedi. 

İlk etapta akıcı, okuyucuyu hızlı bir şekilde içine çekmeyi başaran, duygusal bir aşk romanı. Bir çırpıda okuyup bitirmek istediğiniz, bittiğinde ise üzüldüğünüz türden. Bu kategoriye giren kitaplar için o kadar da sıra dışı değildir bu. Okuyunca hayatınızı değiştirecek biçimde eğitici olduğunu da sanmıyorum :)
Farklı bulduğum yanı, çerçeve olarak nadir kullanılan bir ana konusunun olmasıdır. Ölümcül hastalıklara yakalanmış insanların içler acısı aşklarına sıkca rastlıyoruz. 
Ama Senden önce Ben'de ki karakterlerin bulunduğu durum, beni aynı düşünceler, aynı hissler içinde veya eşiğinde olan insanlara çok yakın olduğum zamanlara geri götürdü. O insanlara, o insanları sevenlere karşı acayip bir empati duymaktan kendimi hiç geri alamamışımdır. Ama şöyle ki konunun doğrusunu yanlışını, olurunu olmazını işin içine karıştırmadan konuşmak mümkün değil. Bu minvalde fransız yapımı 'Amour' (2012) filmi çok çok daha büyük bir duygu kaosuna yol açıyor!

Öyle yani..

Dienstag, 17. November 2015

Yorgunluk und so weiter

Photo by birgecevaktiydi
Bazen ne yapmam gerektiğini şaşırıyorum.
Nasıl biri olmam gerektiğini de.
İnsanlara sadece kasten kötülük yapmak 
istediğinizde kötülük yapmış olmuyorsunuz çünki.
İyilik yapmak istediğinizde de kötülük yapabiliyorsunuz.
Hatta hiç bir şey yapmadan bile kötülük yapmış olabiliyorsunuz.

İnsan insanın kurdudur demiş birileri. 
Uzun zaman bu cümleye anlam verememiştim.
Birbirine iyi gelen de yine insanlar olabiliyor sonuçta.
Ama huzuru yakalamak ve onu kaybetmemekle uğraşmak bu kadar zorken,
herkesin herkes için yapabileceği bir şey vardır bu hayatta.
Mesela başkasından az, kendinden ise çok şey beklemek gibi.
Böyle sevdiklerimizle olan ilişkilerimiz çok daha sağlıklı olabilir. 

Bana kalsa.
Kalmıyor ama...

Samstag, 26. September 2015

Posta kutusundaki Mızıka


'Sevgili Dost!
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?'

A. Ali Ural

Tuhaf bir şekilde insanın içini rahatlatabilen,huzur veren bir kitap. 
Yazarın cana yakın uslübuyla Mektup şeklinde yazılmış olan denemeler, içimde nerdeyse her defasında güçlü bir cevap mektubu yazma isteğini uyandırdı. 
O kadar samimi, düşündürücü ve 'bana yazılmış' gibiydi. 
Üstte ki yazı alıntı olarak en sık kullanılan yer olmasıyla birlikte, kitabın ne kadar can alıcı dizeler içerdiğini anlatıyor. 

Samstag, 12. September 2015

Mad world

Photo by alicjarodzik-d680vlc


Pencerenin önünde ruhumda olup bitenlere hayat 
bulacak kelime ararken, gecenin karanlığına bürünmüş 
yollara ilişti gözlerim.

„İnsan için önüne çıkan bütün yollar yürünebilir yollar ise; 
o insan artık kaybolmuştur“ diyordu İsmet Özel.

Büyük bir ihtimalle başarmamışmıydık bunu? 
Kaybolmamışmıydık, kaybolmak üzere değilmiydik? 
Son zamanlarda ve aslında her zamanlarda Dünya'da 
olup bitenler bunun ispatı değilmiydi? 
Bizim ispatımız.. yani insanlığımızın? 

Kendimizi belki hıç olmadığımız kadar özgür hissederken, 
aslında her zamankinden daha fazla oynatılmıyormuyduk kuklalar gibi? 
Gençlerimiz farklı olmak adına daha da aynılaşmıyorlarmıydı?

Bilmiyorum.
ama bugün bundan her zamankinden daha çok eminim.
Her zamankinden daha çok görüyorum, sabit kalmanın, 
doğru yolu kaybetmemenin ne kadar zor olduğunu.

Her zamankinden daha çok acıyor canım
ve her zamankinden daha çok anlıyorum ki
yol karanlık ve biz
"İhdinessırâtel müstâkim" edasıyla yaşamaya
öylesine muhtacız ki…