Samstag, 15. Mai 2010

Babam ve ben...


...Onun adımları büyük ve sakin, ben ise saçma sapan bir telaşe içinde, birbirimize yaklaşırız.
Ona söylemek üzere cümleler birikir ağzımda, sanki dudaklarımı aralasam harfler yere saçılacak.
Sabahın en erken saatlerinde bulutları, güneşi ve parmaklarımı birbirine düğümlemeyi unutmadığımı söylemeliyim mesela ona.
Bununla beraber, tam yüz yıldır ruhsuz yaşayan bir bedene sahib olduğumu.

Ve tüm bunları öğrendikten sonra en son duyması gerekeni:

Gökyüzünden kopan bir pervane olmak istiyorum.

Kollarımı rüzgara verip, saçlarımla kuşlara eşlik etmek.
Başımı durmadan göğe kaldırmak geçiyor içimden.
Gözlerimle bulutları süzüp, tüm gri renkleri filtrelemek.
Önyargısız olmaya çalışıyorum kendime karşı.
Fakat korkarım ki, zaman ve ben, sorunlar yaşıyoruz birbirimizden habersiz.

Işte bu yüzden olmam gerektiği gibi değilim baba!

Lakin bizi aynı hizaya getiren adımla beraber, çağın en suskun insanı ben olurum.

Babam kırmızı ışığa tekrar yakalanmamak için aceleyle bir kaç soru sorar.

Tüm cevapları birbirine karıştırırım. Yürümeye devam etmeliyim.
Işte o zaman, hakikatte, dilimi gökyüzüne düğümlediğimi daha iyi anlarım.
Anlarım, üstünden geçtiğimiz tüm taşların neden bu kadar sabırlı olduğunu...

Bir dahaki sefere baba, bir dahaki karşılaşmamızda sana çok uzun bir hikaye anlatacağım!


Sümeyye Dogan, Sabah ülkesi"Babam ve Ben"


1 Kommentare:

  1. son cümle çok hoşuma gitti.. :))
    Uçmuş hain..

    :) Kalbinize iyi bakın efendim.

    AntwortenLöschen